Ateistler İçin Din – Alain de Botton

Idefix’te kitaplar arasında dolaşırken denk geldim Ateistler İçin Din’e. Ön yargım olmadığı için sepete ekledim, aldım ve okuyorum (Başka konularda benimde ön yargılarım var, hiçbirimiz kusursuz değiliz). Ön yargıları olan için zaten yazar uzun uzun açıklamış kitabı o yüzden blogun konsepti ile ilgili iki güzel paragraf….

‘Modern toplum bize tek bir topluluk vaat eder, o da temelinde mesleki başarıya tapınmanın olduğu topluluktur. Bir partiye gittiğimizde, karşılaştığımız ilk soru olan “Ne iş yapıyorsun?” sorusunu duyduğumuzda bu topluluğun kalesinin kapılarına çarptığımızı hissederiz; bu soruya verdiğimiz yanıt üzerine parti insanları ya bizi sevgiyle içlerine alır ya da bir daha görmemeye karar verdiklerinin arasına yerleştirir. Bu tür rekabetçi, sözde toplumsal sohbet etkinliklerinde kişisel özelliklerimizin yalnız birkaçı, yabancıların iyi niyetini satın almak için geçerli akçe olur. Bizim her türlü kişisel özelliğimizden daha önemli olan kartvizitimizde ne yazdığıdır; hayatlarını çocuklarına bakarak, şiir yazarak ya da orkide yetiştirerek geçirmeye karar verenler, güçlü olanların belirlediği egemen normlara uymadıkları için dışarıda bırakılacak ve marjinaller olarak görülmeyi hemen hak edeceklerdir. 

Ayrımcılığın böylesine acımasız ve sert biçimde uygulandığı düşünüldüğünde, birçoğumuzun kendimizi bir şeylerden öç alırcasına mesleklerimize adamayı seçmemiz hiç de şaşırtıcı görünmüyor. Hayattaki her şeyden vazgeçip sadece işe odaklanmak, günümüz dünyasında fazlasıyla olası strateji; ne de olsa işyerinde kazanılan başarılan fazlasıyla olası bir strateji; ne de olsa işyerinde kazanılan başarıların, yalnızca fiziksel olarak hayatımızı sürdürmemiz için gerekli olan finansal kaynakları değil, aynı zamanda psikolojik olarak da ayakta kalmamızı sağlayan ruhsal gücü bize kazandırdığına inanılan bir dünyada yaşıyoruz.’  2014,s27

….sonrası ön yargılarınız ile hesaplaşmanıza bağlı.

 

otuz yaşında kariyer değişikliği

Otuzların başında olduğum için şimdilik otuz yaşından sonra kariyer değişikliğini ele alalım, kırklarda tekrar düşünürüm.

Sıcak bir yaz günü son sınavdan çıkarken kafada sıfır problem… Ertesi gün ise kafada tek bir soru işareti ve kariyer portallarında yüzlerce başvuru.

Ülkenin yıllardır oturtamadığı eğitim sistemi ve istihdam politikası sonucu bulunan ilk işe sevinçle başlanır. Kalem eteklerin uçuşmadığı, jilet gibi takım elbiselerin kimseyi kesmediği parfüm kokulu ofislerden after partylere oradan da long weekendlere yolculuk devam ederken fark edersin “ben aslında bu işi yapmak istemiyorum”.

Günün en az 12 saati yapmak istemediğin bir iş ile uğraşırken diğer yanda da acaba hangi iş beni mutlu eder diye düşünmek. Çözümsüzlük depresyonla sonuçlanabilir (Kesin bilgi için İsviçreli Bilim İnsanları görüşün).

Sahip olduğun kariyeri, maaş aralığını, yan hakları, sosyal statüyü bir kenara atıp “sevdiğini inandığın bir işi yapmayı düşünmek” de ayrı bir delilik durumu aslında çünkü davulun sesi uzaktan hoş gelir.