Kriz Zamanı İşsizlik

Aynı gemide bazı şirketler enflasyon karşısında çalışanlarını koruyabilmek için ara zam yaparken bazı şirketlerde konkordato ilan ediyor; küçülmeye gidiyor; kepenk kapatıyor. Bir şeyler ters gidiyor ve insanlar hiç beklemedikleri anda işsiz kalıyor. Küresel krizle belki tek başınıza baş edemeyebilirsiniz ancak kendi krizinizi başarı ile yönetebilirsiniz. İşsiz kaldığım dönemde elde ettiğim tecrübelerle ile size naçizane birkaç öneri:

Durumu kabullenin: Belki zor ama ilk önce işsiz olduğunuzu kabullenmeniz gerekiyor. İlk başta bu durumu siz kabullenirseniz aileniz ve arkadaşlarınız ile paylaşmanız daha kolay olur.

Planlı yaşayın: İşsiz olmanız öğrenci yıllarındaki gibi sabahlamanız için bahane olamaz. Hayatınızı yine belirli bir çerçevede planlamanızda fayda var.

Spor yapın: Hem vücudunuzun hem de zihninizin sağlığı için mutlaka spor yapın. Çalışırken yoğunluk bahaneniz kalmadığına göre spor yapmak için en ideal zaman.

İletişim içerisinde olun: İş çevrenizdeki insanlarla diyalog içerisinde olun ve içinde bulunduğunuz durumu ajite etmeden iş arayışında olduğunuzu çekinmeden paylaşın.

Duygu durumunuzu koruyun: Her mülakat davetinde ve her olumsuz cevap geldiğinde duygu durumunuzu stabil tutabilmek kolay değil ancak bunu için çabalamanız ruh sağlınız için çok önemli.

 

 

 

 

Ateistler İçin Din – Alain de Botton

Idefix’te kitaplar arasında dolaşırken denk geldim Ateistler İçin Din’e. Ön yargım olmadığı için sepete ekledim, aldım ve okuyorum (Başka konularda benimde ön yargılarım var, hiçbirimiz kusursuz değiliz). Ön yargıları olan için zaten yazar uzun uzun açıklamış kitabı o yüzden blogun konsepti ile ilgili iki güzel paragraf….

‘Modern toplum bize tek bir topluluk vaat eder, o da temelinde mesleki başarıya tapınmanın olduğu topluluktur. Bir partiye gittiğimizde, karşılaştığımız ilk soru olan “Ne iş yapıyorsun?” sorusunu duyduğumuzda bu topluluğun kalesinin kapılarına çarptığımızı hissederiz; bu soruya verdiğimiz yanıt üzerine parti insanları ya bizi sevgiyle içlerine alır ya da bir daha görmemeye karar verdiklerinin arasına yerleştirir. Bu tür rekabetçi, sözde toplumsal sohbet etkinliklerinde kişisel özelliklerimizin yalnız birkaçı, yabancıların iyi niyetini satın almak için geçerli akçe olur. Bizim her türlü kişisel özelliğimizden daha önemli olan kartvizitimizde ne yazdığıdır; hayatlarını çocuklarına bakarak, şiir yazarak ya da orkide yetiştirerek geçirmeye karar verenler, güçlü olanların belirlediği egemen normlara uymadıkları için dışarıda bırakılacak ve marjinaller olarak görülmeyi hemen hak edeceklerdir. 

Ayrımcılığın böylesine acımasız ve sert biçimde uygulandığı düşünüldüğünde, birçoğumuzun kendimizi bir şeylerden öç alırcasına mesleklerimize adamayı seçmemiz hiç de şaşırtıcı görünmüyor. Hayattaki her şeyden vazgeçip sadece işe odaklanmak, günümüz dünyasında fazlasıyla olası strateji; ne de olsa işyerinde kazanılan başarılan fazlasıyla olası bir strateji; ne de olsa işyerinde kazanılan başarıların, yalnızca fiziksel olarak hayatımızı sürdürmemiz için gerekli olan finansal kaynakları değil, aynı zamanda psikolojik olarak da ayakta kalmamızı sağlayan ruhsal gücü bize kazandırdığına inanılan bir dünyada yaşıyoruz.’  2014,s27

….sonrası ön yargılarınız ile hesaplaşmanıza bağlı.

 

ÇALIŞMA YAŞAMINDA LGBTİ’LER

23. İnsan Yönetimi Kongresi’nin en insana dokunan oturumu “Çeşitlilik Yönetimi: Çalışma Yaşamında LGBTİ’ler” idi. Konuşmacı olarak sahnede Bulut Öncü, Yard. Doç. Dr. Volkan Yılmaz ve Av. Türker Vatansever vardı.

Aslında oturum boyunca konu tahmin edilebilir bir şekilde gitti. LGBTİ’li bireylerin kendilerine, ailelerine ve iş arkadaşlarına açılmaları ve bunun sonucunda yaşadıkları sorunlardan bahsedildi. Oturumu ilginç kılan nokta belki de daha önceden kimsenin karşımıza çıkıp da LGBTİ’li bireylerin yaşadığı problemleri anlatmamış oluşudur. Bilemiyorum… belki de biz görmek istemedik.

Gerçek şu ki LGBTİ’li bireylerde hepimiz gibi insan ve ayrım gözetmeksizin iş hayatında olmayı hak ediyorlar. Fakat ne yazık ki almamız gereken daha çok yol var. 2500 İK’cının katılım gösterdiği kongrede bu oturumu izlemeye gelen 500 kişi yoktu.

Yine de bu oturumu organize eden Peryön’e ve konuşmacılara teşekkürler.

AB70185

evden çalış(ma)!

Bi’ cumartesi günü ofise gitmem gerekiyordu. 2 saatlik iş için 1 saat direksiyon salla, manasız! “Ne gerek var, evden çalışırım rahat rahat”.

Saat 08:00           Günaydın günaydın günaydın!!!, baya geç kalktım aslında ama olsun bugün cumartesi biraz yatakta yuvarlanmaktan kime zarar gelebilir ki?

Saat 09:30           Yuvarlanırken whatsapp’ta haftasonu planlarımı yaptığıma göre kalkabilirim. Fırına gitmeden önce mi duşa gireyim, sonra mı? Amaannn  hafta sonundayım hem önce duşa girerim hem de sonra duşa girerim, vakit benim değil mi, bilmem kaç dakika yattı bankaya çatır çatır harcarım!

Saat 10:00           Güneş yavaş yavaş yükselip sıcaklığı tenimi yakarken aklıma geldi, benim alış verişe gitmem lazımdı. Kahvaltıyı dondurma ile geçiştirip kendimi bulduğum ilk markete attım.

Saat 11:30           Baya yorulmuştum, kendimi ödüllendirmem lazım. Şu diziye bi’ göz atayım güzel değilse kaptır çalışmaya başlarım (!)

Saat 12:30           Art arda 2 bölüm sonrası güzel bi’ playlist ve kahve eşliğinde çalışmaya başlamak lazım

Saat 12:45           Ooooo ben bu işi 2 saatten önce bitiririm. Bi’ bakalım facebook, twitter, instagram bensiz ne kadar dayanabilmiş?

Saat 13:00           Dur bir de şu grubu dinleyim çalışırken…..

Saat 13:10           Bu klip güzelmiş, ya ne zamandır klip izlemiyorum bir mola vereyim (!)

Saat 13:25           Siesta zamanı, 20 dakikacık uyusam kafam açılır, daha verimli olur.

Saat 14:00           Acaba dizide öbür bölümde ne oluyordu? Torrentte de bir iki film atayım sonra izlerim

Saat 14:25           Ekranı ikiye böleyim hem dizi izlerim hem çalışırım, o kadar İngilizce biliyoruz sonuçta her sahneyi görmem şart değil.

Saat 15:00           Hızlı bir şekilde şu işi bitireyim de cumartesi günü çalışan arkadaşlarımı ofislerinde ziyaret eder “home office çalıştım” diye şımarırım. Sonra soğuk bira içeriz.

Saat 15:25           Yuhhh! Whatsapp’ta 382 mesaj ne demek ? (ah şu şuursuz whatsapp grupları)

Saat 16:45           Uykusuz, Penguen okuyayım birazcık kafam dağılsın

Saat 17:15           Ben yemek yemedim galiba ? Hem bi şeyler atıştırayım hem de Star Wars Unleashed II oynayımm.

Saat 18:30           Yuhh!! Zaman su gibi akmış, Hemen duş alıp Alsancak’a geçmem lazım! İş? Salla!!

 

Hep muhteşem bir uygulama gibi anlatılan home office’in olumsuz sonuç veren bir demosunu okudunuz. Home Office çalışmanın madde madde sıralanmış avantajlarını internette rahatlıkla bulabilirsiniz. Ama en önemli dezavantajını kesinlikle göz ardı etmemek lazım “iş bitmiyor!”

Kobi Kafalardaki Dolu Bardak!

Öncelikle “kobi kafası yaşayan şirketleri” tanımlamakta fayda var. İstihdam edilen personel sayısı, ihracat, ciro vb. nedenlerden kobi statüsünden çıkmış ama halen kobi gibi yönetilmeye çalışılan şirketleri kobi kafası yaşan şirketler olarak sınıflandırmayı tercih ediyorum.

Yazı boyunca da kobilerde ve kobi kafası yaşayan şirketlerde çalışmanın avantajlarını sıralamaya çalışacağım. Ekonominin ve istihdamın önemli bir kısmını üstlenen genelde çalışılmak istenmeyen ama çalışılan bu şirketlerin sınırlı sayıdaki avantajları :

  • Çok seçici değildirler. En önemli kriteleri ücrettir. Bu yüzden çok yüksek ücret beklentiniz yoksa kısa zamanda iş sahibi olabilirsiniz.
  • Çok öğreticidirler. Hemen aklınıza sistemli bir oryantasyon programı gelmesin aksine denize atarlar, boğulmayanlara miço derler. Geriye dönüp baktığınızda “Bu kadar şeyi ben ne ara öğrendim? diye kendi kendinize sorarsınız.
  • Net bir iş tanımı yoktur. İş alanınızla ilintili olabilecek her şeyden sorumlu olduğunuzdan bilgi dağarcığınız tahmin ettiğinizden daha fazladır. Olayların bütününe bakmayı en çabuk şekilde öğrenirsiniz.
  • Pratik politika dersleri vardır. Her daim ayak oyunları olan bu tür şirketlerde politik davranmayı en üst makamdan yani yönetim taa kendisinden öğrenebilirsiniz.
  • Sistemleri yoktur. Bu yüzden sistem oluşturmaya müsaittirler. Biraz ısrarcı ve dominant olursanız kendi kurallarınızı koyabilirsiniz.

İstediğiniz kadar uzak durmaya çalışın ama iş hayatındaki çoğu insan ya mesleğin başında ya da prim günlerinin dolmasını beklerken bir kobide ya da kobi kafası yaşayan bir şirkette çalışacağına inanıyorum. Hatta eğlenceli ve iddialı bir şekilde “Herkes bir gün 15 aylığına kobide çalışacak” diyorum.

Bardağın dolu tarafından sevgilerle

Dollar Signs by Andy Warhol

Kişisel Pozitif Yönetim

Pozitif Yönetim ne yazık ki iş hayatında her şirkette mümkün olmuyor. Fakat kendiniz için iş hayatında kendiniz için pozitif bir bakış açısı oluşturmanı mümkün

Ulaşım: Mümkünse eviniz ile işiniz arasındaki mesafe yürüme mesafesinde olsun. Mümkün değilse yolda geçirdiğiniz vakti iyi bir şekilde değerlendirin. Arabesk kültürün sabahın 7’inde üzerinize çökmesine asla izin vermeyin. “Batsın bu dünya” ile başladığınız günün nasıl iyi geçmesini beklersiniz ki?

Erkenci Olun: Son dakika işte olup her şeye balıklama dalmak yerine ofise erkenden gidip işinize odaklanın.

E-postalar: Akşam gelen e-postaları kontrol etmek yerine işinize odaklanın. Periyodik aralıkla işinizi kontrol etmeyi ihmal etmeyin.

Zamanı etkin kullanın: Zaman yönetmek için çabalamayın, sadece etkin kullanmaya odaklanın. Üst üste gelen işleri önem sırasına sokun, sıralama sırasında bocaladığınız anlarda yöneticilerinizden destek alın. Sonuçta yöneticiler yönetmek için değil yönlendirmek için oradalar.

Plan yapın: Ofisten çıkarken yarının planını belirleyin ve sabahtan itibaren plana uygun hareket etmeyi ihmal etmeyin. Gün içerisinde ulaşılabilir hedefler belirlemeyi ve bonus görevler için zaman ayırmayı ihmal etmeyin.

Mola verin: 45 dakikada bir masa başından kalkmanız gerektiğini yöneticiniz anlamıyorsa kendiniz için 45 dakikada bir bahane üretin: evrak bırakmaya, adayı karşılamaya, su almaya gidin. Masanıza 1 litre su koyarak kendinizi masaya zincirlediğinizin farkında değil misiniz?

Toplantılar: Kısa ve çözüm odaklı toplantılar ne yazık ki bizim için hep hayaldir. O yüzden toplantı gereksiz bir şekilde vaktinizi alıyorsa kalkmak için kendinize uygun bir fırsat yaratın.

Spor yapın: Bahaneleri bir köşeye bırakın ve spor yapın. Öyle yıllık üye aidatını ödeyip 1 ay gitmediğiniz spor salonunu kast etmiyorum. Halı saha futbol, basketbol, tenis, doğa yürüyüşü gibi insanlarla da etkileşim içinde olabileceğiniz bir spor dalını kast ediyorum. Küçük bir ipucu: 10 dakika içinde evden çantanızı alıp çıkmazsanız o akşam spor yapmanız imkansız. Bu yüzden ya işten direk spora geçin ya da 10 dakika içinde çantanızı kapıp evden çıkın.

Kontrolü kaybetmeyin: Gün içerisinde bazen işi yetiştirmek için kendi kendinizle yarışırsınız ve kaçınılmaz bir şekilde hatalar ortaya çıkar. Aynı işi tekrar tekrar yapmamak için hızını kendiniz belirleyin ve kontrolü kaybetmeyin.

Destekleyin: Başarılarınızı mesai arkadaşlarınızla paylaşın ve onların başarılarını da desteklemeyi unutmayın.

İşbirliği yapın: Yardım istemekten ve yardım etmekten çekinmeyin. Kurduğunuz işbirliği ile hedeflerinize bir takım olarak daha kolay ulaşırsınız.

Sıkıcı işler: Ertelemenin hiçbir manası olmayan hayattan bezdiren işleri hemen yapıp arkada bırakmak en iyisidir. Çünkü o sıkıcı işin üstünü çizmediğiniz sürece kafanız hep o noktaya takılıp kalacaktır.

Hafta sonları: Rutinlerden sıyrılıp tatil günlerinizi farklı aktiviteler ve insanlarla değerlendirin. Esnek çalışmanın uygulandığı bir yerde iseniz bunu iyi değerlendirmeyi ihmal etmeyin 😉

Olumlu olun: İşinize ve mesai arkadaşlarınıza karşı olumlu bir tutum içerisinde olun. Negatif tutum içerisinde olan insanlara karşı anlayışlı olmaya çalışın.

Kurallar: Şirkette düzeni sağlamak için konulan bazı kurallar sizi engelleyebilir. Yılmayın ve geleceğe odaklanın, başarınız ile kuralların tekrar yazılmasını sağlayabilirsiniz.

Eleştiri: Aldığınız eleştirileri  anlayışla karşılayın ve bu geri bildirimleri kendinizi geliştirmek için kullanın.

Uyum sağlayın: İş hayatında esnek ve uyumlu olan hayatta kalır. Değişikliğe her zaman açık olun

pozitif yönetim

Hayat Bilgesi – Mümin Sekman

Hayat Bilgesi, 2014 yılının son kitabıydı benim için. Konsept danışmanı M. Sekman olan kitapta yanakları ile meşhur blogger Selin‘nin de hazırlamış olduğu bölümler olduğu için blogsfer için ayrı bir öneme sahip Hayat Bilgesi.

Dikkat ederseniz kitapta yazar yok. Çünkü hayatlarında büyük başarıları imza atmış 25 kişinin söylediklerinin derlendiği bir kitap okuyacaksınız. Her kelime başarının mimarı tarafından söylenmiş olduğundan dolayı daha gerçekçi ve daha anlamlı.

Kitapta benim ilgilimi en çok isimler ise Michael Jordan, Woody Allen, Richarson Branson, Pablo Picasso’ydu.

“Mühim olan insanın aynaya baktığında kendisine, ‘Aptalsın’ diyebilmesi” Michael Jordan.

“Rafaello gibi resim çizmek dört yılımı aldı. Bir çocuk gibi resim çizebilmek ise ömrümün tamamını!” Pablo Picasso

“Benimle başarasının arasında duran tek şey benim!” Woody Allen

“İnsanlara hata yapma özgürlüğünü tanımak çok önemlidir”  Richardson Branson

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

“Araştırma ekibimiz, yaşama sanatına ilgi duyan, bir yabancı dile hakim, yazı yeteneği gelişmiş, entelektüel araştırmacılara açıktır. Bu özelliklere sahip olduğunuzu düşünüyorsanız bizimle iletişim kurabilirsiniz” Editöryal notlar’dan.